Lefkoşa’da Gezilecek Yerler
SURLARİÇİ/LEFKOŞA:
Dünyanın bölünmüş son başkenti olan Lefkoşa’nın ilk yerleşim yeri çember şeklinde surların içindedir. Surlariçi’ndeki çok sayıda tarihi yapı ve daracık sokakları vardır.
BÜYÜKHAN / LEFKOŞA:
Lefkoşa Surlariçi’nde en canlı, en mistik havası olan Büyükhan’ın içinde hediyelik eşya dükkanları ve cafeler bulunmaktadır.
1572 yılında Kıbrıs’ın ilk Osmanlı Valisi olan Muzaffer Paşa tarafından inşa ettirilen han, Kıbrıs’ın en büyük hanlarından birisidir. Birbirine benzeyen 68 dikdörtgen şeklinde odadan oluşan, ortasında küçük bir cami bulunan Büyük Han, Anadolu’da bulunan Osmanlı devri çarşı içi iş merkezleri yapısındadır. Birleşik Krallık hâkimiyetinde ilk olarak hapishane, daha sonra ise fakirler için barınak olarak kullanılmıştır.
Günümüzde, ziyaretçilerin ilgisini çeken Kıbrıs’a özgü her türlü antika, elişi ve diğer sanat ürünlerini satan dükkanlara da ev sahipliği yapan Büyük Han, Turist enformasyon merkezi olarak da kullanılmaktadır.
Ufak çaplı gösterilerin ve kültürel aktivitelerin de yapıldığı handa, otantik bir Türk kahvesi ve yerel mutfağın seçkin ve taze örneklerini sunan bir restoran bulunmaktadır.
SELİMİYE CAMİ / LEFKOŞA:
Önceki adı St. Sophia Katedrali olan Selimiye camisini, adada büyük eserler bırakan Luzinyanlılar zamanında yapılmıştır. Surlariçi’nde bulunan cami görkemli duruşuyla turistlerin ilgisini çekmektedir.
Selimiye Camii (St. Sophia Katedrali)
Adadaki en önemli gotik eserlerden biri olan Selimiye Cami, Latin Başpiskoposu Eustorge de Montaigu tarafından 1208 yılında yapımına başlanmış olup, Orta Çağ Fransız mimarisinin çok güzel bir örneğidir.
Luzinyan krallarının taç giyme törenlerinin yapıldığı bu yapı, 1373 yılında Cenevizliler, 1426 yılında Memlükler tarafından yağmalanmış ve birkaç depremde zarar görmüştür. 1571’de Osmanlı Devleti’nin Kıbrıs’ı fethiyle birlikte, Kıbrıs’ın en büyük camisine dönüştürülmüş, 1954’te adı Kıbrıs’ın fethini gerçekleştiren Osmanlı padişahı 2. Sultan Selim’in ismi verilmiş ve Selimiye Camii olarak değiştirilmiştir.
İplik Pazarı Camii
Lefkoşa’da surlar içerisinde İplik Pazarı sokağında bulunmaktadır. Dış görünüşü sade olan küçük bir yapıdır. Son cemaat yerinin düzgün kesme taştan yapılmış olmasına rağmen diğer bölümleri kabaca kesilmiş sarı taştandır.
Son cemaat yerinde diğer bölümleri kabaca kesilmiş sarı taştandır. Son cemaat yerinde bulunan kemerli caminin giriş kapısı üzerinde H.1241 ve H.1316 tarihli iki yazıt vardır. Daha yeni olan üstteki yazıtta Evkaf murahhas heyeti üyelerinden Muhammed Sadık Bey’den söz edilmekte ve onun çeşme ve mescit gibi birçok hayır işi yaptığı belirtilmektedir.
Daha sonra onun bu camiyi yıkıp genişlettiği ve onu ikinci kez yaptığı belirtilmektedir. Rozet ve çeşitli bitki motifleri ile süslenmiş olan mihrabın güzel bir ahşap işçiliği vardır. Tek şerefeli, silindirik gövdeli ve örme taş külahlı minare camiin doğusunda bulunmaktadır. Kıbrıs’ta örme taş külahlı sayılı minareden biri olması itibarıyle dikkat çekicidir.
BARBARLIK MÜZESİ / LEFKOŞA:
Adada tatsız olayların başladığı 1960’lı yıllarda, kanlı noel diye adlandırılan gecede Rumların saldırıları arttı. Binbaşı Nihat İlhan’ın evde olmadığı bir akşam evine baskın düzenlendi ve eşi ve çocukları öldürüldü. Ev içinde hiç bir şeyde dokunmadan müzeye çevrildi. Küvetteki kan lekeleriyle, duvarlardaki fotoğraflar ve kurşun izleri ile evin içinde tam anlamıyla kan donduran bir ortam vardır.
Asmaaltı Meydanı
Bir ticaret ve konaklma merkezi olan Lefkoşa Asmaaltı Meydanı, Lüzinyan döneminden başlayarak Kıbrıs’ın İdari merkezi durumundaki Sarayönü ile dini merkezi durumundaki Selimiye meydanlarının arasında yer almaktadır. Osmanlı dönemi öncesindeki konumuna ilişkin bilgilere sahip olmamakla birlikte, Osmanlı dönemine ait Kumarcılar Hanı giriş koridorundaki Ortaçağ kemeri, Osmanlı dönemi öncesinde şekillenmeye başladığına işaret etmektedir.
Ancak yine de bu meydanı şehir içi ticaret hanlarının yoğunlaştığı bir ticaret ve konaklama merkezi haline getiren Osmanlılar olmuştur. Osmanlı döneminde genel görünümüyle, Lefkoşalılar ile Lefkoşa’ya geçici olarak gelen yerli ve yabancıların çoğu ihtiyaçlarını karşılayan bir merkez durumundaydı. Bu ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak meydanın çevresinde üç ayrı hanın yanı sıra, hamam, aşhane, fırın, kahvehane, meyhane, şano, bakkal, nalbant ve eğlence yerleri bulunmaktaydı.
Bandabuliya
Kentin merkezi bir noktasında yer alır. 1878 yılında İngiliz Sömürge döneminde belediye binası olarak inşa edilmiştir. Zaman içinde kapalı bir pazar yerine dönüşmüş olan yapının içinde manavlar, kasaplar, balıkçılar ve kahvehaneler bulunmakta idi. 1990’lı yıllarda bu işlevini yitiren bina yapılan restorasyon ve yeniden düzenlemenin ardından 2006 yılından itibaren Kıbrıs’a özgü seramik, el işleri, ahşap oyma işleri, takı, aksesuar satış yerleri yanında restaurant ve cafelerin de yer aldığı bir eğlence merkezine dönüştürülmüştür.
Coğrafi olarak Lefkoşa’nın ortasında inşa edilmiş olan Bandabuliya, bir diğer adıyla Belediye Çarşısı, Lefkoşa’da kurulan ilk sebze çarşısı olma özelliği taşımaktadır. Başlangıçta tamamen açık olan çarşı 1932’de Arasta’nın ucuna bugün olduğu şekli ile kurularak, bölgeye yeni bir dinamizm ve zenginlik getirilmiştir.
Bandabuliya Kıbrıs’a özgü yiyecek, içecek, baharat, sebze ve meyvelerin, tarihsel bir mekânda buluştuğu yerdir.
Turunçlu Fethiye Camii
İplik pazarı mahallesinde bulunan Turunçlu Camii, inşa kitabesine gö¬re 1240 (1825) yılında Kıbrıs Valisi Seyyid Mehmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. Enlemesine dikdörtgen planlı harim bölümü, kuzey-güney yönünde ahşap tavanı taşıyan dört kemer sırası ile beş sahna ayrılmıştır. Yapının mihrabı ve minberi barok Özellikler göstermektedir. Harimin kuzey ve batısını dıştan ” L” şeklinde kuşatan son cemaat revakı sekiz bodur sütun üzerine oturan on sivri kemerlidir. Caminin kuzeydoğu köşesindeki taş minare tek şerefelidir.
Sarayönü Camii
Lefkoşa kentinin en merkezi yerinde bulunmaktadır. Eski bir Latin kilisesiyken camiye çevrilip, 1890’lar itibariyle harap bir vaziyette bulunduğundan, Ali Paşa tarafından 1902 yılında yeniden yaptırılmıştır.
Arap tesiri bulunan caminin çok değerli bir ahşap tavanı vardır.
1962 yılında şadırvanı yıktırılırken, üzerinde Yunanca yazılar bulunan kapaklı bir mermer lahid ortaya çıkmıştır. Bu tarihi eserin harf stilinden ve gövdesindeki kocaman bir haçtan, Bizans dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır. Kısa bir süre öncesine kadar Evlendirme Dairesi olarak kullanılmaktaydı.
Yeni Camii
Lefkoşa’da kiliseden çevrilen camiler arasında yer almaktadır. Yeni Cami, geniş ana mekanı, cemaat yeri revakları ile dikkati çekmektedir. Minare, ana yapıdan ayrı olup, etrafında bir takım yapı izleri taşımaktadır. Muhtemelen, minare etrafındaki esas cami yapısı bir sebeple yıkılmış ve yakında bulunan şimdiki binadan faydalanılmıştır. Yapıya bağlı türbe binaları ve mezarlar dikkati çekmektedir.
Ermeni Kilisesi
- yüzyılda Gotik tarzda inşa edilmiş olan bu yapı “Kutsal Bakire Meryem”e adanmış olup, Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethinden sonra Ermeni kilisesine dönüştürülmüştür.
Lefkoşa Kent Surları ve Girne Kapısı
Venedikliler, Lefkoşa şehrini savunabilmek için, kentin çevresindeki eski Lüzinyan surlarının yerine 1567 yılında yeni surlar yapmaya başladılar.
Daire şeklinde 3 mil çevresi olan bu surların üzerinde, her biri birer kale sayılabilecek 11 burç ve toplam 3 kapı bulunmaktadır. 3 kapıdan biri de Lefkoşa’nın kuzeyinde bulunan Girne Kapısı’dır.
Girne Kapısı kentin en önemli giriş çıkış noktalarından biriydi. 1821 yılında Osmanlılar tarafından tadilattan geçirilmiştir. 1931 yılında her iki yanındaki surlar yıkılarak motorlu araçlar için yol açılmıştır.
Girne Kapısı şuan Lefkoşa Turizm Enformasyon Ofisi’ne ev sahipliği yapmaktadır.
Laleli Camii
Planı itibariyle eski bir hıristiyan şape¬linden camiye çevrildiği anlaşılan Lâleli Camii 1829 yılında Ali Ruhî Efendi tara¬fından onarılmış, mihrap, minber ve minare eklenmiştir. İsmini minaresindeki lâle motifinden aldığı düşünülmektedir.
Enlemesine doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen planlı bir yapıdır. Mekânı bölen üç kemer üzerine yuvarlak kemerli aşıklar dizilerek çatı oluşturulmuştur. Yapının doğu kısmı yarım daire planlı olup son cemaat yeri meyilli ahşap çatı ile örtülüdür. Kesme taşla inşa edilen minare 1976 yılında tehlike arzetmesi sebebiyle kısmen yıktırılıp onarılmıştır.
Caminin avlusunda Ali Ruhî Efendi tarafından 1243′te (1827) inşa edilen Lâleli Çeşmesi düzgün kesme taştan yapılmış sivri kemerli sade bir çeşmedir. Çeşmenin cami avlusuna bakan yönünde üç sivri kemerli niş ve bunların içinde üç çeşme bulunmaktadır.
Bedesten
Diğer adıyla St. Nicolas Kilisesi, XIV.yy’a tarihlenen Gotik nizamda inşa edilmiş bir Bizans kilisesidir. Lüzinyanlar tarafından yapılan bazı Gotik eklemelerle genişletilmiştir, Venedik döneminde yapılan yeni değişiklerden sonra Yunan Ortodoks Metropolisine verilmiştir.
Farklı mimari tarzlarla hibrid bir dokuya sahiptir. Osmanlı hakimiyeti döneminde ise bazı değişiklikler yapılarak kapalı çarşı ve hububat deposu olarak kullanılmıştır.
Bu dönemde (1573) yapının ismi Bedesten olarak değiştirilmiştir. Bedesten son dönemde Avrupa Birliği’nin mali katkılarıyla, UNDP-PFF tarafından restore edilerek kültür sanat maksatlı aktivitelerde kullanılmak üzere topluma yeniden kazandırılmıştır.
Samanbahçe Evleri
Samanbahçeevleri tarihsel anlamda öneme sahip. 19. yy.’da şehirde nüfusun hızlı bir şekilde artmasıyla, maddi durumu yetersiz olanlar için toplu konut projesi gerçekleştirilmiştir.
Bu bakımdan, Kıbrıs’taki sosyal konutların ilk örneği olarak görülmektedir. Samanbahçe Evleri, tek tipte ve bitişik nizamda inşa edilen konutlardan oluşan mahallenin merkezinde bulunan altıgen planlı ve kubbe örtülü meydan çeşmesi, bir zamanlar mahallenin su ihtiyacını karşılamaktaydı.
2003-2004 yılları arasında Avrupa Birliği’nin mali katkılarıyla, UNDP-PFF tarafından restore edilen 72 konutluk Samanbahçe, Kıbrıs kültürünü en iyi şekilde yansıtan yerlerdendir.
Sultan II. Mahmut Kütüphanesi
Sultan II. Mahmut tarafından1829 yılında inşa ettirilmiş olan Sultan II. Mahmut Kütüphanesi kubbeli büyükçe bir odayla, yine kubbeli ve kemerli bir sundurmadan oluşmaktadır.
Arap Ahmet Camii gibi klasik Osmanlı Cami ve Medrese mimarisinin bir örneğidir. Kütüphanede 1700 kadar kitap bulunmakta, bunların arasında el yazması Kur’an-ı Kerim ve değerli Arapça, Türkçe ve Farsça kitaplar yer almaktadır.
2008 yılında Vakıflar İdaresi tarafından restore edilerek araştırma kütüphanesi olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Büyük Hamam
KKTC’de faaliyette olan tek orjinal Türk Hamam olan Büyük Hamam’ın, yapım tarihi ve mimarı bilinmemekle birlikte Osmanlılar tarafından 1571-1590 yılları arasında yapıldığı düşünülmektedir.
Kesme taştan yapılmış bir klasik Osmanlı Dönemi yapısı olan hamam Latin kilisesi kalıntıları üzerine yapılmış olup, giriş kapısı ve soyunmalık kısmı ile büyük oranda tarihi kiliseden izler taşımaktadır. Bu hamam, fonksiyonunu Osmanlı döneminden, günümüze kadar devam ettiren birkaç eski eserden biridir.
Yapının bir özelliği de bina zemininin yoldan 2 – 3 metre kadar aşağıda kalmış olmasıdır.
Yiğitler Burcu
Lefkoşa Surlarının üzerindeki burçlardan onbirincisi olan Yiğitler Burcu günümüzde bir park olarak kullanılmaktadır. Kıbrıs Türk Futbol tarihinin en önemli kulüplerinden biri olan Çetinkaya Spor Kulübü’nün maçlarının yapıldığı Taksim Futbol Sahası ve Ledra Palas ile Rum kesiminden Dragos Meydanı, Baf Kapısı bu parktan çok güzel görülmektedir.
Venedik Sütunu
Venedikliler tarafından 1550’de dikilen, 6 m yüksekliğinde, alt
tarafında 6 İtalyan ailesinin armaları bulunan ve tek kurşuni renkte
bir granit olan sütunun Salamis’teki bir mabetten getirildiği sanılmaktadır.
Osmanlılar döneminde Sarayönü Camisinin avlusuna kaldırılan sütun, 1915 yılında, İngilizler döneminde, şimdiki yerine
yerleştirilmiştir. Eskiden üzerinde St. Mark aslanı bulunan sütuna
sonradan bakır küre ilave edilmiştir.
Kumarcılar Hanı
- yy. sonunda yapılmış olan bir Osmanlı yapısıdır. Giriş kapısındaki işlemeli Gotik kemerin biçimi ve oranlarının yapıdaki diğer kemer ve Osmanlı mimari üslubuna aykırı olması nedeniyle daha önceden var olan bir yapıya – muhtemelen bir manastır – ait olabileceği düşünülmektedir. Yapı dörtgen bir plan üzerine inşa edilmiş olup, iki katlıdır; camisi yoktur. Yolcular üst katlardaki odalarda kalır, alt kattaki odalarsa hayvanlarının konaklaması ve eşyaları için depo amaçlı kullanılırdı.
OSMANLI DÖNEMİNE AİT KUMARCILAR HANI
Eski adı “Buğday Pazarı” olan şimdiki Asmaaltı Meydanı’nın kuzeyinde yer alan kesme taştan yapılmış, yamuk planlı küçük bir handır. Lefkoşa’nın Büyük Han’dan sonra gelen en büyük ve en eski hanıdır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmiyor olmasına karşın, M.S XV-XVI. Yüzyılda Ortaçağ’a ait eski yapı kalıntılarından da yararlanılarak ayni dönemlere ait kalıntılar üzerine kurulduğu belirlemesinde bulunulmuştur. Nitekim hanın girişinden hemen sonra görülen kemerli giriş kapısı ile hanın kuzeybatı köşesindeki odada sergilenen temel kalıntıları Venedik veya Luzinyan dönemine aittir.
268 yıl öncesi ile sonrasından günümüze ulaşan arşiv belgeleri ile diğer yayınlardan, hanın orijinal adının belirlenmesi mümkün olabilmiştir. Vakıflar arşivinde bulunan 16 numaralı Şer’iyye Sicili’ndeki 31.Mart.1748 tarihli belgede, şimdiki Kumarcılar Hanı’nın adının “KUMARΔ olarak geçtiği ve yanındaki hamam ile birlikte Kılıç Ali Paşa Vakfı’na ait olduğu kayıtlıdır. Yine 32 ile 36 numaralı Kıb¬rıs Şer’iyye Sicillerinde bulunan ve M.S 1811 – 1836 yılları arasına tarihlenen iki ayrı belgede hanın adından “KUMARCI HANI” olarak söz edilmiştir. 1873 yılından başlayarak günümüze kadar Lefkoşa’yı ziyaret eden yerli ve yabancı yazarlar hanın adından genellikle ‘Kumarcılar Hanı’ olarak söz etmişlerdir. 1881 yılında Kaptan H.H. Kitchener tarafından çizilen Lefkoşa haritasında adı “KÜÇÜK HAN” olarak geçer.
Halk arasında adından “Seyyar Çalgıcılar hanı” ile “Kemaneciler Hanı” olarak da söz edilmiştir. Nitekim yakın geçmişimizde bile sünnet ile düğün törenlerine giden çalgıcıların Asmaaltı Meydanı’ndaki Kumarcılar Hanı’na bağlı olan ‘Asmalı Kahve’nin önüne oturup müşteri bekledikleri şimdi bile anımsanmaktadır.
1748 yılı itibarıyla Kılıç Ali Paşa Vakfına ait olan “Kumarî Han” zamanla icareteyn (ikili kira) Vakfı usulüyle Derviş Paşa’nın kardeşi Fuat Tüccarbaşı’nın özel mülkü olurken, hanın karşısındaki Elmazlı Hamam ise Mir-i Miran Vezir Osman Paşa’nın dul eşini hamamda bastığından kafası kesilerek cezalandırılan Miralay Tahir Ağa’nın özel mülkü olmuştur. 1950’li yıllarda bu han, Lefkoşalı Tüccarbaşılar’dan Mehmet İzzet Bey ile Mehmet Asım Bey’in adlarına tapu kütüğüne kayıtlıydı. İlk restorasyonu 1937- 1957 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. İleri restorasyonunun gerçekleşebilmesi için Antikalar Dairesi tarafından eski eser olarak tescil edilmiş ve 1958 – 1963 yılları arasında varislerine 70 Kıbrıs Lirası yıllık kira ödenmiştir. Tüccarbaşı’nın vefatından sonra bu han ilkin kızları Hürmüs Hanım ile Fezile Hanım’a miras olarak kalmıştır. Daha sonra bu hanın % 25 hissesi Behzat Aziz Beyli ile ailesinin mülkiyetinde kalmış olmasına karşın, diğer hissedarların payına düşen %75 hisse Turizmci Con Aziz Kent’e satılmıştır. 12 Temmuz 2011 tarihinde Turizm ve Çevre Bakanlığı’nın mal sahipleriyle imzaladığı sözleşmeyle hanın 15 yıl süreyle kullanım hakkı mal sahiplerinden devralınmıştır.
Osmanlı dönemi şehir içi ticaret hanlarının tipik örneklerindendir. Hanın giriş holündeki Ortaçağ’a ait kemerinden hanın orta avlusuna ulaşılmaktadır. Orijinal 52 odası olmasına karşın günümüze sadece 44 tanesi gelebilmiştir. Odalar, orta avluyu çevreleyen yuvarlak sütunlu kemerlerin alt ve üstünde yer almaktadır. Alt odalar depo ile ahır amaçlarıyla kullanılırken, üst odalar ise yatı amacıyla kullanılmaktaydı. Üst odalar beşik tonozlu olup odaların önlerindeki ahşap revaklar kiremit üst örtülüdür. Bazı odalarda ocak bulunmaktadır. Odaların döşemeleri mermer olup dışa açılan dikdörtgen ve mazgal pencereleri vardır. Odaların zeminleri düzgün kesilmiş mermerlerle döşenmiştir.
Osmanlı dönemi şehir içi ticaret hanlarının tipik örneklerindendir. Hanın giriş holündeki Ortaçağ’a ait kemerinden hanın orta avlusuna ulaşılmaktadır. Orijinal 52 odası olmasına karşın günümüze sadece 44 tanesi gelebilmiştir. Odalar, orta avluyu çevreleyen yuvarlak sütunlu kemerlerin alt ve üstünde yer almaktadır. Alt odalar depo ile ahır amaçlarıyla kullanılırken, üst odalar ise yatı amacıyla kullanılmaktaydı. Üst odalar beşik tonozlu olup odaların önlerindeki ahşap revaklar kiremit üst örtülüdür. Bazı odalarda ocak bulunmaktadır. Odaların döşemeleri mermer olup dışa açılan dikdörtgen ve mazgal pencereleri vardır. Odaların zeminleri düzgün kesilmiş mermerlerle döşenmiştir.
TARİHİ ASMAALTI MEYDANI
Bir ticaret ve konaklama merkezi olan Lefkoşa Asmaaltı Meydanı (Buğday Pazarı), Lüzinyan döneminden başlayarak Kıbrıs’ın idari merkezi durumundaki Sarayönü ile dini merkezi durumundaki Ayasofya (Selimiye) meydanlarının arasında yer almaktadır. Osmanlı dönemi öncesindeki konumuna ilişkin bilgilere sahip olmamakla birlikte, Osmanlı dönemine ait Kumarcılar Hanı giriş koridorundaki Ortaçağ kemeri, Osmanlı dönemi öncesinde şekillenmeye başladığına işaret etmektedir. Ancak yine de bu meydanı şehir içi ticaret hanlarının yoğunlaştığı bir ticaret ve konaklama merkezi haline getiren Osmanlılar olmuştur.
Osmanlı döneminde genel görünümüyle, Lefkoşalılar ile Lefkoşa’ya geçici olarak gelen yerli ve yabancıların çoğu ihtiyaçlarını karşılayan bir merkez durumundaydı. Bu ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak meydanın çevresinde üç ayrı hanın yanı sıra, hamam, aşhane, fırın, kahvehane, meyhane, şano, bakkal, nalbant ve eğlence yerleri bulunmaktaydı. Meydanın genel olarak kuzeyinde Kumarcılar Han, güneyinde Büyük Han ve doğu ile batısında ise değişik yapılarla çevrelenmiş durumdaydı. Doğu ile batıdaki yapılar genellikle tek katlı olmalarına karşın, iki katlı olanlar da vardı. Ancak iki katlı yapıların alt katlarındaki dükkânların kapıları meydana açılırken, konut olarak kullanılan üst katlardaki yapıların giriş kapıları ile cumbaları meydanın gerisindeki sokaklara açılmaktaydı. Bunun nedeni, büyük bir olasılıkla, aile mahremiyetine verilen önemin bir gereği olarak değerlendirilmektedir. 1873 yılı itibarıyla Lefkoşa genelinde varlığı saptanan hanlardan üçü bu meydanda bulunmaktaydı. Bunlar, Büyük Han (Alanyalılar Hanı), Kumarcılar Hanı (Seyyar Çalgıcılar Hanı) ve meydanın kuzeydoğu ucundaki Tahsin’in Hanı idi. Alış-veriş için bir gün önceden köylerden yola çıkan köylüler ile tek direkli gemilerle Anadolu’dan gelenler bu hanlarda konaklarlardı. Hanların alt katları Lefkoşa çarşılarında satılmak için getirilen malzemeler için depo görevi görürlerken, üst katları yatma amacıyla kullanılırdı. Alt katlardaki revaklar ile orta avlu hayvanların bağlanma yerleriydi.
Arabalar ise hanların önünde bırakılır, araba tekerleklerinin yağlanması ile hayvanların nallanması işleri Kumarcılar Hanı’nın giriş kapısının solunda demirci dükkânı bulunan Yorgo adlı bir Rum tarafından yapılmaktaydı. Meydanın doğusundaki Miralay Tahir Ağa’nın konağının yanında Elmazlı Hamam vardı. Burada gündüzleri kadınlar, geceleriyse erkekler yıkanmaktaydı.
Haydarpaşa Camii (St. Cathrine Kilisesi)
Tarihçi Sir Harry Luke tarafından Kıbrıs’ın en zarif ve mükemmel Gotik binası olarak tanımlanan Lüzinyan yapısı St. Catherine Kilisesi, 14. yy. da inşa edilmiş olup, Osmanlıların adaya hakimiyetlerinden sonra cami haline getirilmiştir.
Arabahmetpaşa Camii
Lefkoşa’da iyi korunmuş Klasik Osmanlı eserlerinden biri olan cami, Kıbrıs’ın fethine katılan, Kıbrıs Beylerbeyi olan ve ilk vakıf kurucuları arasında yer alan Arabahmet Paşa’nın adına 1845 yılında aynı adı taşıyan mahallede inşa edilmiştir.
İlk yapıldığı dönemde tabanı ortaçağa ait 25 mezar taşı ile döşenmiş durumda olan cami, daha sonra yapılan tamirler sırasında bu taşlar sökülerek Lefkoşa Taş Eserler Müzesine nakledilmiştir. Caminin bahçesinde bir şadırvan ve İshak Paşa ve Kamil Paşa gibi Türklere ait mezarlar bulunmaktadır.
Ayluka Kilisesi
1758 yılında Başpiskopos Philatheos döneminde yapılan kilise, adını Aziz Luka’dan almıştır. Günümüzde Halk Sanatları Derneği (HAS-DER) idari merkez binası olarak kullanılmaktadır.
Arasta
Anlamı, her ihtiyaca cevap verebilen esnafın ve zanaatkârın toplanıp hizmet ürettiği yer demek olan Arasta, büyüleyici tarihsel doku içinde, yiyecekten içeceğe, tatlıdan tuzluya, giysiden süs eşyalarına ve mücevherata dek çok geniş bir sunum yelpazesinde ziyaretçilerini karşılamaktadır.
Büyük bir bölümü araç trafiğine kapalı olan Arasta’da, parke döşeli yollarda rahatça gezinerek tarihi ve geleneksel bir şark çarşısının tadını çıkarabilirsiniz
Mevlevi Tekke Müzesi
Kıbrıs’ın Osmanlı döneminde en önemli yapılarından biri olan
Mevlevi Tekke, Lefkoşa’daki Girne Kapısının hemen ilerisinde yer
almaktadır. Genellikle şimdiki tekkenin Emine Sultan adlı bir
saraylının verdiği arazi üzerine XVII. Yy. Başlarında kurulduğu ve türbe binalarının kuzey-doğu dış duvarının yanındaki yazıtsız mezarın Emine Sultan’a ait olduğu öne sürülmektedir.Tekke, yapıldığı ilk dönemde, semahane, türbe, derviş odaları, mutfak, misafir odaları gibi bölümleri içermekteydi. 1873 yılı itibariyle tekkede, mesnevi han, şeyh ve dervişlerden oluşan 36 kişi görev yapmaktaydı.1954 yılından sonra işlevini yitiren tekke şu an müze olarak kullanılmakta, Mevlevi giyisileri, müzik aletleri ve etnografik malzemeler sergilenmektir.
Derviş Paşa Konağı
Konak, Lefkoşa surlar içinde tarihi çevre dokusunu en yoğun biçimde koruyan Arabahmet Mahallesi’n de bulunmaktadır. Konak sahibine atfen, Kıbrıs’ta ilk Türk gazetesi olan ‘’Zaman’’ gazetesini çıkaran şahıs olan Derviş Paşa ismi ile anılmaktadır.İki katlı konağın alt katı taştan, üst katı ise kerpiçten inşa edilmiştir.
Eski Eserler ve Müzeler Dairesi tarafından K.K.T.C’de gerçekleştirilen ilk büyük çaplı yenileme uygulaması olması açısından oldukça önemli olan Derviş Paşa Konağı, 21 Mart 1988 yılında iç düzenleme çalışmaları tamamlandıktan sonra Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır.
Taş serler Müzesi
- yy’da inşa edilmiş olan Taş Eserler Müzesi, Venedik tarzı bir yapıda olup, orta çağlardan bugüne değin bir çok taş eser (armalar, mermer eserler, lahit ve sütunlar) örneklerini barındırmaktadır.
Giriş kapısının karşısında görkemli taş işlemeli pencere, eskiden Sarayönü meydanında olup İngiliz döneminde yıktırılan Lüzinyan sarayından getirilmiştir. En göze çarpan eserler olarak Dampierre ailesine ait lahit ve 13. yy’da Kıbrıs Mareşali olan Adam of Antioch’a ait mezartaşı sayılabilir. Ayrıca mermerden bir St. Mark Aslanı da avluda bulunan eserler arasındadır.
Lüzinyan Evi
Lefkoşa Sur içinde olan ve 15.yüzyıldan günümüze gelen, Gotik kemerli giriş kapısı ve üzerinde armaları, Osmanlı Dönemi ahşap tavanlarıyla güzel bir köşktür.
Saçaklı Ev
Selimiye Camisinin Güneydoğusunda Kütüphane Sokakta bulunan ve köşk odasının sokağa doğru çıkıntısının desteklenmesi amacıyla yapılan geniş saçaklarından dolayı bu adla anılan bu yapının alt katında Luzinyan döneminin, üst kısmında da Osmanlı döneminin mimari özelliği görülür.
Milli Mücadele Müzesi
Lefkoşa’nın burçlarından onbirincisi olan Musalla Burcu üzerinde, Mücahitler Sitesinde kurulmuş bu müzede 1878 yılından günümüze kadar devam eden Kıbrıs Türk Toplumunun Milli Mücadelesinin belgeleri, silah örnekleri, kullanılan teknik cihazları ve fotoğrafları ile Sancak ve Bayrakları sergilenmektedir.
Kıbrıs Modern Sanat Müzesi
Yakın Doğu Üniversitesi yerleşkesinde konumlandırılan Kıbrıs Modern Sanat Müzesi, çağdaş estetik değerler ve anlayışlar düşünüldüğünde, ülkemizin, uluslararası platforma ve kendi öz varlığına hitap eden önemli bir seçme, biriktirme, koruma ve sergileme işlevlerini yükümlenen bir kurum hüviyetindedir. Kıbrıs Modern Sanat Müzesi koleksiyonu, sanat tarihi bağlamında ülkelerini en iyi şekilde temsil edecek eserlerden oluşmaktadır. Eserlerin, görüleceği üzere, ressamların değişik dönemlerini yansıtmasıyla birlikte; ekol, tarz ve üslûp bakımından geniş bir yelpaze oluşturmasıyla, Müze’nin her bakımdan temsilî bir nitelik taşıması da özellikle dikkate dikkate değerdir.
Kıbrıs Özel Etnoğrafya Müzesi
Müze K.K.T.C. çapında ilk özel etnografik müze olma niteliğindedir. Kıbrıs’ta son 150 seneyi konu alan, yaşayan halkların “üretken” kimliğini, günlük hayatlarında kullandıkları zanaat ve sanat eserlerini sergileyerek anlatan Kıbrıs Özel Etnoğrafya Müzesi’nde Kıbrıs’ın gecmişine bir pencere açılıyor.
Dr. Fazıl Küçük Müzesi
Müze Konutu Dr. Fazıl Küçük ile ailesinin uzun yıllar yaşadığı No.172 Girne Caddesi Lefkoşa’daki konutları, 1925 yılında kesme sarı taştan inşa edilmiştir.Dr. Fazıl Küçük ailesine satın alma yoluyla geçen binanın zemin katı liderimiz tarafından hasta muayene odası, idarehane 1940-1958 yılları arasında klinik, üst katı da konut olarak kullanıldı. Yaşam yeri doktorluk mesleğini sürdürdüğü, mücadelenin başladığı ve yönetildiği konut, 14 Mart 1997 tarihinde müze olarak düzenlemiştir. Yapı, 16 Ekim 2002 tarihinde devlet tarafından kamulaştırılmıştır.
Yakın Doğu Üniversitesi Klasik ve Spor Araba Müzesi
2007 yılında kurulan YDÜ Klasik ve Spor araba Müzesi’nde 60’ın üzerinde araç sergilenmektedir. Müzenin en eski aracı 1899 model Crest Mobile’dir. Bu araç dünyada tek olma özlelliğine de sahiptir. YDÜ Otomobil Müzesi KKTC’nin ilk ve tek otomobil müzesi olma özelliğini de taşımaktadır.